10 Aralık 2012 Pazartesi

Sen hiç imkansıza aşık oldun mu?




















Ya kahverengi siyaha çalsın,
Ya da güz kışa dönsün.
Ortalarda yaşamaktan usanmadın mı sen?
Artık ağaçlar yapraklarını döksün.

Kapansın kötüler karanlığa.
Karanlık kapanlara sıkışsın.
Madem ki gidecekler, beni de alsınlar yanlarına.
Gözlerimi kapayıp ruhumu dönüyorum boşluğa.

Ben, senin tahmin bile edemediğin.
Gelip de bulamadığın,
Bulup da bilemediğin duygularla yoğruldum.
Ben acı nedir öğrendim.

Ben,
Onun her gözlerine baktığımda,
Asla benim olamayacağının acısıyla,
Asla saçlarına dokunup ilahi kokusunu içime çekemeyeceğim,
Ve verdiği her nefesi alamayacağımın gerçeği ile büyüdüm.

Acı ve gece, benim büyüklerimdir.
Beni büyütürler ve olgunlaştırırlar.
Onlar benim kaderim.
Yalnız akşamlarda bitmeyen gözyaşlarım.

Siyâh ve mat benim ruhum.
Ruhumdan yansıyan ışıklar.
Ağır çalınan bir musiki bazen.
Bazen de mahalle yıkan bir melodi.

Sen?
Sen hiç aşık oldun mu?
İmkansıza...
Ve o imkansıza aşık olup her gün koştun mu?
Boşluğuna.
Ve çekim alanına.
Sen;
Her sabah sırf onun için koştun mu be adam...
Gelecek mi diye?

Gecenin bilmem kaçınca evinin nerede bile olduğunu bilmeden,
Şehrin sokaklarını turladın mı be adam.
Sen hiç karabasanlarla arkadaş oldun mu?
Sen hiç acıyla yoğruldun mu?

Sen,
Hiç ağzından çıkan her sözü aklına kazıdın mı?
Hiç her sözcüğü yakalayıp kavanoza koymayı,
Her dudak kıpırtısını öpmeyi,
Her kalp atışını defalarca duymadı,
Sadece onu duyarak yaşayabileceğini,
Sadece onu düşündün mü?

Sabah kalktığında.
İlk onun adını söyledin mi?

Ben,
Ben söyledim.
Gece onun adını söyledim.
Sabah onun adını söyledim.
O başka kollarda ısınırken.

En kötüsü de,
Başka dudaklar onu öperken.
Ki ben,
Onu öpsem kalbimin dayanmayacağını düşünürken.
O bunu bilmezken.
Ben ona deliler gibi aşıkken.
Bunların olduğunu bilmekti sanırım.

Ben ölmüşüm,
Gömenim yok be!
Ben varlığım içinde yok olmuşum.

Siyaha, geceye ve ağaçların yalnızlığına vermişim kendimi.
Hiç geçilmeyen yolun kenarındaki kuru ağaç.
Neyse ki arada kuşlar geliyor, onlar da tüneyip gidiyor.

Anlıyor musun beni adam?
Koca bir ağaç devriliyor anlıyor musun?
Ben bıktım artık aşk sarhoşu olmaktan.
Onun adını anmaktan.
Her arkamdan bıçaklayışında,
Ne de güzel yaptın canım demekten.
Bıktım anlıyor musun?
Beni her kandırdığında,
Onu daha çok sevmekten.
En kötüsü de sevdiğimi söyleyememekten.

Bazen gidersin ve dersin ki,
Be şapşal, sen ne hakla;
Kendine bu kadar aşık ediyorsun beni.
Peşinde süründürüyorsun bedenimi?
He ahmak, he güzel kız?
Yok mu cevabın.
Bence olmasın,
Sen gülsen de yeter.
Ben yine bakar aşık olurum...

9 Kasım 2012 Cuma

Uyanın Ey Gecenin Gizemleri


Uyanın ey gecenin sahipleri.
Uyansana gecenin gizemi.
Bahtından daha siyah saçlarını savursana.
Batırsana hançeri sırtımın ortasına.
Uyansana ey gizem gecesi.

Uyanın siyahlar uyanın.
Duyun çığlılları.
Kalmasın bilmeyen.
Bu gece bir aşık,
ya ölür ya kül olur.
Uyanın ey gecenin zebanileri.

Susmayın geceler,
Konuşsun kara çarşaflar.
Uyanın şeytanın gözleri.
Yanın kandiller.
Bulun getirin o güzeli.

Yak beni gecenin güzeli.
Yak bakışlarınla.
Öldür beni gizem gecesi.
Al içine.
Karanlığında kaybet beni.
Mahvet beni.
Yak.
Kavur,
Ateşinle...
Seninim.

Affet artık beni gece.
Karanlığın gelmesin üstüme.
Yeter yakma avuçlarımı,
Okşa ellerimi,
Acıtma canımı,
Yüzüme vurma kararışlarımı.

Sen ve ben gece.
Biz birbirimiz için varız.
Ayıp nedir bilmeden söylüyorum.
Seni seviyorum gizem gecesi.
İçinde sakladığın sırlara aşığım.
Ve karanlığında kaybolmak istiyorum.

Gel al artık beni.
Kara hırkana sar.
Ve yekleştir kendinde beni...

8 Ekim 2012 Pazartesi

Aşk kumbarası


Arkadaşlarla sohbet ederken annem girdi odama

"Ne yapıyorsun oğlum tek başına?"

"Hiiç" dedim, hisli bir hiç. Daha ne olsun.

Masamdaki kavanozlara takıldı gözleri.

"Bunlar ne?"

"Kumbara"

"İçinde hiç para yok bunların." dedi gözleriyle sorgularken.

"İlkinde hüzün, diğerinde aşk, diğerinde hasret, sonuncusunda ise sonsuzluk biriktiriyorum." dedim.

Hayretler içinde yüzüme baktı.

Hüzün kumbarasını eline aldı, biraz eğdi.

"Anne döktün!" dedim ağlamaklı.

"Ne dökülmesi oğlum, boş bu."

Masama saçılan gümüşi sıvıyı elimle toplayıp kavanoza koydum. Nasıl görmezdi onları?

Hepsini kendime çekip kucaklayarak, "Dokunma onlara!..." dedim ağlarken.

Annem oturma odasına gidip babama benim iyi olmadığımı söyledi.

Gözlerim bomboş olan aşk kumbarasında takılı kaldı.

Hasreti açıp ağladım. Biraz doldu.

Gece çığlıklarla devâm etti...


Karanlık ruhumun sancısı


O ruh benim.

Siyâhların içinden çıkıp gelen.
Suskun bir sevdâ getiren hüzün bohçasında.

O ruh benim.

Geriye bakıp adını anmaya cesaret edemediğim,
Ölümlüler diyârındaki ölümsüz âşık benim.

O ruh benim.

Tütsü dumanının boşlukta kıvrılan beyâzlığındaki,
Hava taneciklerini öperek uzayan beyaz benim.

O ruh,
O ruh benim adım.
O, o benim yaşam pınarım.
O benim sadâkatim.

O ruh benim.

Sonsuzluk nidâsı içinde çırpınan hayâletin sulieti,
Fokurdayan kaynar sulardaki beddualar, benim.

Benim o sesleniş.
Eski aşklara çağrı benim.
Eski yollardaki kaybolmuş gezgin benim.
Göçebe çadırımın tentesini aydınlatan kandil ışığı benim.

Mai benim adım.
De bağlaçlarında kaybolan.
Mai ve siyah.
Siyah ve beyaz.

Birbirinin aynı cümlelerdeki farklı manâlar benim aslında.
Kelimesiz kurulan cümleler benim.

Binbir çeşidim ben, bir çeşitten türeyen.

Aşk benim, aşık benim, aşk pınarı benim.

Ben bir hiçim.

O olmadan, olamayan.

Ben bir noktayım.

Cümlenin sonuna yakışan.

Bir birlikteliği taşıyan.

Bir anlam olmadan, kuru bir susuntuyum ben.

Bazen üç noktayım, anlamları deviren.

Bazen üç noktayım ben, sonsuzluğa uzanan...

Bazen hiç noktam olmaz benim.
Beni benden alan.
Ben, benden geçeli oldulara kaldım.
Kaçırdım bütün trenleri o bozkır yolunda.
Arkasından baktım atlıların.

Geç kaldık.
Geçmişte kaldık.
Yarına uzanan yollarda, eskiden takıldığımız çukurlara küfür ettik.
Ettik, ve arkamıza dönüpte baktık ki hiç yol gidememişiz daha.

Biz,
Kaybolduk.
Boğulduk.
Ve kudurduk.
Biz,

Biz muhtaç varlıklar olduk.
Yol gösterilmeye muhtaç
Hep öyleydik zaten.
Şimdilerde tek yapabileceğimiz.
Bize yol gösterecek o ışığı beklemek.
Yaşlanmak ve gücenmek.
Yaslanmak ve beklemek.
İşte bu.
Hayata konan üç nokta...